Özel Seçimler •
9-10-2025 •
9 Dakikalık Okuma
Her şehir, kendi sesine, kendi ritmine ve kendi hikâyesine sahiptir. Robin Yayla, şehirlerin bu büyülü enerjisini sanatla buluştururken, SARAR’ın zarif tasarım anlayışıyla yeni bir koleksiyona hayat veriyor. Dünyanın farklı köşelerinde keşfettiği detayları illüstrasyonlarına dönüştüren Robin Yayla, çizgilerini kumaşla buluşturduğu Back To City koleksiyonunda, şehirlerin hem mimariyle hem de duygularla, ritimlerle ve hafızalarla da var olduğunu hatırlatıyor.
Her desen, bir şehrin ruhunu taşırken; her figür, bir yolculuğun başlangıcını simgeliyor. Amsterdam’dan İstanbul’a, Lizbon’dan Londra’ya uzanan bu koleksiyon, giyilebilir sanatın şehirli ifadesiyle sizi bir dünya turuna davet ediyor.
Her şehir, kendi hikâyesini zamanın katmanlarına işler. Kimi sokaklar geçmişin sessiz tanığıdır, kimileriyse modern dünyanın ritmiyle yeniden can bulur. Back To City, bu iki dünyanın arasında duran duygusal bir köprüdür; şehirleri yalnızca görmekle kalmayıp, hissetmeyi de hatırlatır.
Robin Yayla bu süreci şöyle anlatıyor:
“Her tasarımımda şehirleri yalnızca mimari yapılarıyla değil, insanların o şehirlerde yaşarken hissettikleriyle, sokakların enerjisiyle, hafızamızda kalan anılarla anlatmak istedim. Çünkü şehirler binalardan çok daha fazlası… Onlar hayallerimizi, yolculuklarımızı, dönüm noktalarımızı taşıyan canlı birer hafıza. Bu koleksiyonda, her figürle iz bırakan bir anı ya da bir yolculuğun başlangıcını yeniden yakalamayı amaçladım.”
Back To City Koleksiyonu, işte bu duyguyla doğdu. Her figür, bir şehrin enerjisini; her detay, bir yolculuğun izini taşıyor.
Amsterdam’da her ev renkleriyle, yansımalarıyla, sessiz ama anlamlı duruşuyla.
bir hikâye anlatır. Kanalların kıyısında sıralanan bu evler, şehrin kültürel mozaiğini oluşturur. Robin Yayla’nın çizgilerinde ise bu evler, anıların, yolculukların ve kimliğini koruyan bir şehrin sembolüne dönüşür.
Koleksiyonda Amsterdam Evleri figürü, suyun huzurunu ve hareketin canlılığını aynı tasarımda birleştirir. Her detay, şehrin geçmişine duyulan saygıyla geleceğe uzanan bir zarafetin izini taşır.
Londra’nın ruhu, şehrin sokaklarında ilerleyen kırmızı otobüslerin ritminde saklıdır. Her dönüşte, her durakta, geçmişle bugünü aynı anda hatırlatır. Robin Yayla’nın çizgilerinde bu ikonik figür, yalnızca bir ulaşım aracı değil, zamansız bir hikâyenin görsel sembolüne dönüşür.
Koleksiyondaki kırmızı otobüs figürü, bir yandan nostaljik bir hatırayı çağırırken, diğer yandan modern yaşamın enerjisini taşır. Her çizgi, hareketin sürekliliğini; her detay, Londra’nın hiç durmayan dinamizmini anlatır. Bu tasarım, şehri âdeta bir zaman tüneline çevirir; geçmişin zarafetiyle geleceğin hızını aynı anda hissettiren bir yolculuk gibi.
Lizbon’un hikâyesi, kırmızı köprüsünün zarif çizgilerinde saklıdır. Ponte 25 de Abril, yalnızca iki yakayı değil, geçmişle geleceği de birbirine bağlayan bir simgedir. Robin Yayla’nın gözünden bu köprü, gücün zarafetle, özgürlüğün ise sükûnetle buluştuğu bir denge noktası hâline gelir.
Koleksiyonda bu figür, Lizbon’un denizle kurduğu bağı temsil eder; tıpkı Atlantik’in sonsuz ufkuna uzanan bir çizgi gibi. Her detayında tarihsel bir derinlik, her formunda modern bir duruş gizli olan köprü, Yayla’nın yorumuyla yalnızca bir mühendislik harikası değil; şehrin nabzını tutan, enerjisini taşıyan yaşayan bir karaktere dönüşür.
İstanbul’un kalbinde, iki kıtayı birbirine bağlayan bir çizgi uzanır: Boğaz Köprüsü. Bu köprü sadece çeliğin ve mimarinin değil, tarih ile modernliğin, Doğu ile Batı’nın da buluşma noktasıdır. Robin Yayla’nın bakışından bu köprü, şehrin ruhunu taşıyan bir metafora dönüşür ve geçmişin zarafetini, bugünün enerjisiyle birleştirir.
Koleksiyondaki Boğaz Köprüsü figürü, hem fiziksel hem duygusal bir geçişi anlatır. Her çizgisinde İstanbul’un çok katmanlı kimliği, her detayında kültürlerin iç içe geçmiş armonisi hissedilir. Bu tasarım, iki yakayı değil; farklı dünyaları, hikâyeleri ve duyguları birbirine bağlayan bir şehir ritmini yansıtır.
Düsseldorf’un sokaklarında modern mimarinin geometrik ritmi hissedilir. Cam, çelik ve çizgiler… Hepsi bir araya geldiğinde şehrin yenilikçi kimliğini yansıtan görsel bir senfoni oluşturur. Robin Yayla, bu çağdaş enerjiyi kendi bakış açısıyla dönüştürür ve şehrin ortasında dolaşan dev bir zebrayla özdeşleştirir.
Bu figür, siyah ve beyazın kontrastında gizlenen bir dengeyi temsil eder. Yaratıcılıkla düzenin, cesaretle sadeliğin buluştuğu bu yorum, Düsseldorf’un dinamizmini sanatsal bir dile çevirir. Koleksiyondaki zebra figürü, mimarinin ciddiyetine neşeli bir dokunuş getirirken, şehrin geleceğe uzanan adımlarını simgeler.
Barcelona, ilk bakışta karmaşık bir labirent gibi görünür, ama o karmaşanın içinde büyüleyici bir düzen saklıdır. Şehrin kuş bakışı planı, modern mimarinin cesaretini ve Akdeniz’in zarif ritmini aynı çizgide buluşturur. Robin Yayla, bu eşsiz yapıyı Back To City Koleksiyonu’nda sadeleştirerek yorumlarken, şehrin enerjisini geometrik bir armoniye dönüştürür.
Her sokak, bir yön değil bir duygudur; her kare, düzenin içindeki özgürlüğü anlatır. Bu figür, planlamanın sadece bir teknik değil, aynı zamanda bir sanat biçimi olduğunu hatırlatır. Barcelona’nın çizgilerinde estetikle işlevsellik, hareketle denge kusursuz bir uyum içinde var olur.
Dünyayı keşfetmenin en saf hâli bazen bir çizgiyle anlatılır. Robin Yayla’nın illüstrasyonlarında hayat bulan gezgin çöp adam, sınırsız bir merakın, özgürlüğe duyulan özlemin simgesi olarak şehirlerin sokaklarında dolaşırken hem yeni yerler hem de yeni duygular keşfeder.
Bu figür, Back To City Koleksiyonu’nun kalbinde yer alır, çünkü her yolculuk bir adımla başlar, her şehir yeni bir hikâyedir. Yayla’nın yorumunda çöp adam, insanın içindeki keşfetme arzusunun sade ama derin bir yansımasıdır. Her çizgi, hareket hâlindeki bir hayalin izini taşır; her figür, sınırları aşan bir özgürlüğü temsil eder.
Bazı semboller, zamana direnerek anlamını korur. Kurşun asker figürü de tam olarak böyle bir sembol olarak geçmişin disiplinini, geleneğin gücünü ve zamansız duruşu bir arada taşır. Robin Yayla, bu figürü Back To City Koleksiyonu’nda yeniden yorumlarken, klasik bir sembole çağdaş bir zarafet kazandırır.
Kurşun asker figürü, kültürel mirasın moda ile kurduğu zarif diyaloğun sessiz ama etkileyici bir yansımasıdır. Her çizgisinde geçmişe duyulan saygı, her formunda bugüne ait bir tazelik bulunur. Kurşun asker, geleneğin sadece korunması gereken bir değer değil, aynı zamanda yeniden şekillendirilebilen bir ilham kaynağı olduğunu hatırlatır.
Back To City Koleksiyonu, sanat ve modayı buluşturarak şehirlerin çok katmanlı ruhunu keşfetme fırsatı sunuyor. İstanbul’dan Barcelona’ya, Londra’dan Lizbon’a uzanan bu yolculuk, hem geçmişe hem de geleceğe dair izler taşıyor.
Şehirlerin büyüsünü hissetmek ve bu yolculuğun bir parçası olmak için Robin Yayla x SARAR Back To City Koleksiyonu’nu keşfedin.